“İki müslüman karşılaştığında, musafaha ederek birbirlerine
tebessüm ettiklerinde, ağacın yapraklarının dökülmesi gibi
günahları dökülür.” Sohbet zamanı gelir ve sohbete oturulur.
Bu da katılanlar için başka bir manevi zaferdir.
Davet edildiğinde icabet etmeye niyet etmişti.
Nefsin ve şeytanın tüm engellemelerine rağmen galip geldi ve
kalbindeki güzel niyeti gerçekleştirmiş oldu. Müminin niyetinin
Amelinden hayırlı olduğunu belirttikten sonra Fahr-i Kâinat Efendimiz
Şöyle Buyurmuştur: “…Eğer mümin kalbindeki niyeti amele dönüştürürse
o niyet kalbine nur olur.” Nurlu kalpler nurla bakar, nurla duyar. Böyle bir hal ise sohbete inen feyz ve rahmetten istifade edilmesine vesile olur.
Sohbetlere devam edenler, nice kimsenin tövbe edişine, gözyaşları içinde ah etmesine
şahit oluşmuşlardır. Sohbet biter. Yüzlerde kulluğun aydınlığı, günahkârlığın mahcubiyeti,
rahmet meclisinin sevinci bir arada yaşanır. Kur’an’ın ifadesiyle müminler “faydalanmış”
olarak evlerine dönerler.
Sohbetin tesiri, rahmet ve sekine gibi manevi hallerin etkisi bir süre devam eder.
Bunlar amele yansır. Rasulullah s.a.v. ve Ashab-ı Kiram’ın sünnetiyle bereketlenen,
nurla yıkanan kalpler, farzları yerine getirip haramlardan uzak durmada hassasiyet kazanırlar. Nafileleri dahi muhabbet ve sevinç içerisinde yaparlar. Bu hali fark edenler sohbet halkasının müdavimi olurlar. Bu cennet bahçelerinden ömürlerinin sonuna kadar faydalanırlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder